Page 530 - DERLEME KURAN-I KERİM MEALİ - ONLİNE OKU İNDİR!
P. 530

530                   89 / 3 / AL-İ İMRAN SURESİ
           vardır ki; ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça, onu
                                 17
           sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmilere  karşı (yaptıklarımızdan),
           bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile, Allah’a karşı
           yalan söylerler.
       76.  Hayır!  (Gerçek,  onların  söylediği  değil.)  Kim  sözünü  yerine  getirir  ve
           Allah’a karşı gelmekten sakınırsa; şüphesiz Allah da, sakınanları sever.
       77.  Şüphesiz,  Allah’a  verdikleri  sözü  ve  yeminlerini,  az  bir  karşılığa
           değişenler var ya; işte onların, ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet
           günü  onlarla  konuşmayacak,  onlara  bakmayacak  ve  onları
           temizlemeyecektir. Onlar için, üzüntü dolu bir azap vardır.
       78.  Onlardan (yani yahudilerden) bir grup var ki; Kitap’tan olmadığı halde,
           Kitap’tan  sanasınız  diye, (okudukları)  Kitap’tanmış  gibi,  dillerini  eğip
           bükerler ve “Bu, Allah katındandır” derler. Halbuki o, Allah katından
           değildir. Bile bile, Allah’a karşı yalan söylerler.
       79.  Allah’ın,  kendisine  Kitab’ı,  bilgeliği  ve  peygamberliği  verdiği  hiçbir
           insanın*; “Allah’ı bırakıp, bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat
           (bir  peygamber,  şöyle  öğüt  verir):  “Öğretmekte  ve  derinlemesine
           incelemekte olduğunuz, (ilahi) Kitap uyarınca, rabbaniler olun (Allah’ın
           istediği, örnek ve dindar kullar olun).”
       80.  Onun (yani Allah’ın) size, “Melekleri ve peygamberleri, ilahlar edinin”
           diye emretmesi de, düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size,
           hiç inkarı emreder mi?



       17 .    Bu ayette geçen “ümmi” kelimesi tefsir bilginleri tarafından, “Yahudi olmayanlar”, “bilgisizler”, “zayıf
         kimseler” şeklinde yorumlanmıştır. Yahudilerin bir kısmı; hak, hukuk ve dürüstlük konularında,
         kendilerini, yalnızca kendi dindaşlarına karşı sorumlu tutardı. Kendi dinlerinden olmayanlara karşı
         ise, dürüst davranma zorunluluğu, duymazdı.
   525   526   527   528   529   530   531   532   533   534   535